Sağlık Bakanlığı’nın son verilerine göre, ülke genelinde sezaryen doğum oranlarında belirgin bir azalma yaşandı. Anne ve bebek sağlığına yönelik bilinçlendirme kampanyaları ile normal doğum teşviklerinin etkili olduğu vurgulanıyor.
Türkiye’de uzun yıllardır sağlık sisteminde gündemde olan konulardan biri de sezaryen doğum oranlarının yüksekliğiydi. Ancak son açıklanan veriler, bu alanda umut verici bir gelişmeye işaret ediyor. Sağlık Bakanlığı’nın açıkladığı 2025 yılı ilk yarı raporuna göre, sezaryen oranlarında düşüş eğilimi başladı ve bazı bölgelerde bu oran yüzde 40’ın altına kadar geriledi.
Sezaryen Oranlarındaki Düşüş Nasıl Sağlandı?
Uzmanlara göre bu düşüşün arkasında birden fazla neden yatıyor. Sağlık politikalarında yapılan değişiklikler, hem sağlık çalışanlarına hem de anne adaylarına yönelik bilgilendirme kampanyaları ile desteklenirken, aynı zamanda kamu ve özel hastanelerde normal doğumu teşvik eden uygulamalar yaygınlaştırıldı.
Öne çıkan uygulamalar şöyle:
- Kamu hastanelerinde normal doğumu teşvik eden eğitim programları
- Anne adaylarına doğuma hazırlık kursları
- Sezaryen oranı yüksek özel hastaneler için denetim mekanizmalarının artırılması
- Ebelerin rolünü güçlendiren doğum destek sistemleri
- Riskli olmayan gebeliklerde sezaryene sınırlı endikasyon yaklaşımı
Bu adımların, hem anne sağlığını önceleyen bir doğum yaklaşımını yaygınlaştırdığı hem de doğum süreçlerine yönelik farkındalığı artırdığı görülüyor.
Uluslararası Kriterlere Yaklaşma Hedefi
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), ideal sezaryen oranının %10 ile %15 arasında olması gerektiğini vurguluyor. Türkiye’de bu oran geçmiş yıllarda yüzde 50’nin üzerindeydi. Ancak son dönemde hem kamu hem de özel sektörde alınan önlemlerle birlikte bu oran ülke genelinde yüzde 42’ye kadar geriledi.
Bu değişim, özellikle ilk gebeliklerde sezaryene gitme oranının azalması ve ikinci doğumlarda normal doğumun tercih edilmesi ile hız kazandı. Öte yandan bazı üniversite hastanelerinde bu oranın yüzde 30’a kadar indiği de belirtiliyor.
Uzman Görüşleri Ne Diyor?
Kadın hastalıkları ve doğum uzmanı Prof. Dr. Ayla Demirtaş, “Sezaryen, tıbben gerekli durumlarda hayat kurtarıcı olabilir. Ancak gereksiz uygulandığında hem anne hem de bebek için kısa ve uzun vadede riskler doğurur. Doğal doğumun fizyolojik faydaları konusunda bilinç oluşturmak çok önemli.” açıklamasını yaptı.
Ayrıca bazı uzmanlar, özel hastanelerdeki sezaryen oranlarının hâlâ yüksek seyretmesine dikkat çekerek bu alanda daha sıkı denetim çağrısında bulunuyor.
Anne Adaylarının Tutumu da Değişti
Yapılan anketler, anne adaylarının da sezaryene eskisi kadar sıcak bakmadığını gösteriyor. Doğum sürecine aktif katılım, doğum sonrası iyileşme süresinin daha kısa olması, sezaryenin olası riskleri hakkında daha fazla bilgi sahibi olunması gibi faktörler, normal doğuma yönelimi artırdı.
Bir anne adayı şöyle diyor: “Eskiden çevremde herkes sezaryenle doğum yapıyordu. Ama doğuma hazırlık eğitimi aldıktan sonra normal doğumun hem benim hem bebeğim için daha sağlıklı olduğunu anladım.”
Yeni Hedef: Sezaryende Gereklilik Oranı Sağlamak
Uzmanlar, mevcut düşüş eğiliminin sürdürülebilir olması için eğitim, denetim ve teşviklerin devam etmesi gerektiği görüşünde. Özellikle kırsal bölgelerde ebelerin güçlendirilmesi, doğumhanelerin iyileştirilmesi ve ilk doğumda normal sürecin desteklenmesi, bu konuda kritik önemde.
Yalnızca sayısal düşüş değil; sezaryenin yalnızca gerekli durumlarda yapılması da hedefleniyor. Böylece hem anne hem de bebek sağlığı açısından daha güvenli bir doğum ortamı sağlanması amaçlanıyor.
Türkiye’de sağlık alanında atılan bu adımlar, sezaryenin medikal bir zorunluluk olduğu durumlarda kullanılması gerektiği bilincini artırırken, gereksiz operasyonların da önüne geçilmesini hedefliyor. Bu da hem sağlık sisteminde tasarruf hem de daha mutlu anneler ve bebekler anlamına geliyor.